7 Aralık 2014 Pazar

Tokyo Ghoul: Kaneki Ken üzerine...


Animeden değil mangadan bahsedeceğim. Mangayı okuduktan sonra animesi çok yavan geldi.

Öncelikle ghoullar, insana benzeyen ama insan etiyle beslenen ve kagune denilen uzuvlar çıkartabilen yaratıklar olarak geçiyor animede. Sırf bu mangaya özgü bir kavram sanıyordum ama literatürde böyle bir yaratık varmış sanırım. CCG ise mangada geçen, ghoullara karşı kurulmuş bir komisyon. Buldukları ghoulları, öldürdükleri ghoulların kagunelerinden yapılmış silahlarla öldürüyorlar. Amaçları insanları korumak.

Spoiler vere vere yazacağım. Neden yazıyorum? Okuduğum en iyi mangalardan biri de ondan. Önce konuyu özet geçeceğim, daha sonra da analiz edeceğim, gibi bir şey? Ben de bilmiyorum, başladıktan sonra şekillenecek. Ama genel olarak Kaneki'nin karakter gelişimi üzeride duracağım. Animeyi izlemiş olmanız yetmez, mangayı okumamışsanız bu paragraftan sonrasını okumayın.

Tokyo Ghoul, günümüz Tokyo'sunda geçiyor (pek bariz). Ana karakter, 19 yaşında üniversite öğrencisi Kaneki Ken. Ezik diyebileceğiniz, içine kapanık, edebiyat delisi bir karakter. Tek arkadaşı çocukluğundan beri tanıdığı Hide. Her şey, Kaneki'nin Rize isminde bir kadından hoşlanmasıyla başlıyor. Tanışıyorlar, randevuya çıkıyorlar falan derken aynı günün akşamı Rize'nin asıl amacının Kaneki'yi yemek olduğunu öğreniyoruz, meğerse kendisi "binge eater" olarak bilinen et manyağı bir ghoulmuş. Rize ilk ısırığını alıyor ama tabii Kaneki şokta, bi arbede oluyor falan derken hemen yanlarındaki inşaat halindeki bir binanın tepesinden kazara inşaat malzemeleri düşüyor Rize'nin üzerine ve orada ölüyor. Kaneki ise içi dışına çıkmış bir halde bulunuyor.

Kaneki gözlerini hastanede açıyor, perişan halde tabii ki. Sinsi bir doktoru var başta anlamıyoruz falan ama, Kaneki'ye ameliyatın güzel geçtiğini söylüyor inanıyoruz. Sonra anlıyoruz bir gariplik var. Kaneki ne zaman bi şeyler yemek istese yiyemiyor, kusuyor. Hatta yemeğin kokusu bile midesini bulandırmaya yetiyor. Doktoruna bunu söylediğinde, doktorun geçiştirmesinden hıııı noluyo?? oluyoruz, orada anlıyoruz doktorluk bir şey var.

Kaneki taburcu oluyor ama sefil bir halde. Ne derslerine giriyor ne de Hide'yle görüşüyor. Rize'den kazığı yemiş, hala nasıl hayatta onu bile bilmiyor. Üstüne en sevdiği burger bile mide bulandırıcı geliyor. Tabii ghoullar sadece Tokyo'da değil, dünyada ünlü bi mesele. Yavaş yavaş anlıyor ghoul olduğunu. Meğerse doktoru Kaneki'yi deneme tahtası olarak kullanmış ve Rize'nin organlarını Kaneki'ye nakletmiş, bir şekilde "yarı-ghoul" olmuş. Daha sonraları ortaya çıkıyor doktorun asıl amacı, neyin nesi olduğu.

Şimdi bu mangayı güzel yapan, sizi sürekli ama sürekli şaşırtıyor olması. Ben açıkçası Kaneki'nin Neon Genesis Evangelion'un Shinji'si gibi bir karakter gelişimi göstereceğini düşünmüştüm. Yani hemen hemen aynı kişiliğini sonuna kadar götürür diye bekliyordum. Bir zamanlar insan olduğu için nefsine hakim olmaya çalışacak, insanları öldürmek istemeyecek vs Evet gerçekten de manganın başından sonuna kadar bu amacını sürdürüyor fakat farklı kişiliklerle. Ya da şöyle diyelim, yaşadığı her travmadan sonra (bir değil iki değil) ona bu travmayı yaşatanların belli başlı özelliklerini benimsiyor. Her acıktığında tam bir binge eater'a dönüşüyor, Rize gibi gözü etten başka bir şey görmüyor. Buraya kadar her şey normal seyrindeydi benim için. Kaneki güçlenecek, nefsine hakim olacak, ghoulların hepsinin aslında duygusuz katiller olmadığını insanlara gösterecek, biz de bunu izleyecek & okuyacaktık işte. Ama asıl her şey bundan sonra başlıyor (en azından benim için!)

Nereden geldiği belli olmayan çirkin, iri yarı bir ghoul ortaya çıkıyor. Kaneki o sıralarda az çok yoluna sokmuş hayatını, Anteiku denilen ghoulların çalıştığı bir cafede çalışıyor, bir yandan Touka'dan (bebeğim) ve Yomo'dan dövüş dersleri alıyor falan. Yamori nam-ı diğer Jason denen bu ghoul Aogiri Tree denen amaçları en güçlü olmak olan bir ghoul örgütünden ve görevi yarı-ghoul olması sebebiyle Kaneki'yi üstlerine götürmek. Zorla da götürüyor Kaneki'yi, orada asıl aradıkları ghoulun Kaneki olmadığı anlaşılıyor çünkü Kaneki "yapay" bir ghoul. Efsaneye göre bir insanla bir ghoulun çiftleşmesinden doğacak "yarı-ghoul" hem çok güçlü olurmuş hem de tam hatırlamadığım sebeplerden dolayı özellermiş falan. Gerçekten de böyle bir yarı-ghoul varmış ve onu arıyorlarmış. Neyse, Jason hasta bir karakter, Kaneki'ye ihtiyaç duyulmadığını görünce onu kandırıp bir şekilde siyah-beyaz fayanslı büyük iğrenç bir odaya hapsediyor. Animeyi sevmememin sebebi de bu sahneler. Mangayı okurken hem dehşete düşmüştüm, hem de çok etkilenmiştim ama animede aynı tadı alamadım. O yüzden ilk mangayı okuduğum için kendimi şanslı sayıyorum. Neyse, burada Jason'ın Kaneki'ye yaptığı işkencelere, bu işkenceler nedeniyle Kaneki'nin iç hesaplaşmalarına, annesine karşı olsun, Rize'ye karşı olsun, kendine karşı olsun aslında ne hissettiğine tanık oluyoruz. Kaneki, oldukça uysal yetiştirilmiş bir çocuk. Babası o çok küçükken ölmüş, annesi bu yüzden hayatının sonuna kadar hep çok çalışmış ki zaten bu yüzden de erken yaşta ölmüş. Kaneki annesini öldüğü için suçladığını fark ediyor, onu yalnız bıraktığı için. Acı verendense acı çeken olmayı tercih ettiği için, onu da böyle yetiştirdiği için. İyi biri olmak her zaman iyi bir şey olmayabiliyormuş.

Kaneki'nin bu travmatik yaşantısı, üçüncü bir kişilik çıkarmasına neden oluyor. Normalde nazik, sürekli gülümseyen ve düşünceli biri Kaneki, belki biraz yapmacık diyebileceğiniz. Jason'ın parmak hareketiyle özdeşleşen bu yeni karakterse oldukça soğuk ve güçlü (bir nevi). Manganın bundan sonraki bölümleri (sanırım 30 veya 40 küsürlü bölümler oluyor) bu yüzden muh te şem. Kaneki Anteiku'yu terk ediyor ve kendi grubunu kuruyor, başından beri Kaneki'nin durumundan haberi olan Hide CCG'ye katılıyor (ki emin olmamakla beraber bunu Kaneki için yaptığını düşünüyorum, sanırım Kaneki Anteiku'dan ayrıldıktan sonra da Hide'yle bi şekilde iletişim halindeydi), Kaneki üç kişiliği arasında gidip geliyor vs vs vs Manganın eeeen güzel bölümleriydi ki ta ki son bölümüne kadar. CCG'nin üst seviye müfettişlerinden Arima diye hiç önem vermediğim bir karakter çıktı ve Kaneki'yi öldürdü. Zaten Kaneki son bölümlere doğru iyice gitmişti, güçlü olmakla ve böylece herkesi koruyabilmekle kafayı bozduğu için dengesizleşmişti ve acı çekiyordu (şikayetim de yoktu). Arima'yla olan dövüşte de artık son devredeydi, halüsinasyonlar görmeye başlamıştı. Gökyüzünü Jason'ın ona işkence ettiği odanın fayansları şeklinde gördüğü bi sahne var ki orası çok koydu. Arima'nın eseri olan ceset yığınlarını "lycoris radiata" (ölümü sembolize eden bir çiçek) çiçekleriymiş gibi görüyordu (bu da çok koydu). Sonra küçüklüğünü görmeye başladı, küçükken oynadığı parkı, annesinin son zamanlarını ve bir türlü ona ulaşamadığını... ve ardından öldürüldü. Böyle bir sonu hak etmiyordu, açıkçası ben de hak etmiyordum.

Serinin devamı olan Tokyo Ghoul:re (artık boka sardığını düşünsem de fangirling yapmadan edemiyorum) biraz içimi rahatlatsa da böyle olmamalıydı diyorum. Kaneki'nin dördüncü kişiliğiyle tanışıyoruz (oha artık) ve CCG'de çalışıyor (öğk). Arima'yla ve CCG ile olan savaşın üzerinden üç yıl geçmiş. Nasıl olmuşsa Kaneki hala yaşıyor ama işte CCG'de çalışıyor, geçmişini hatırlamıyor ve ismi Kaneki Ken değil de Sasaki Haise. Bir "dissosiyatif füg" durumu. Zaten manganın başından beri Kaneki'de dissosiyatif kimlik bozukluğu vardı (üç kişilik?). Amnezik bir durum yoktu (açlık çektiği zamanlar dışında), o da bu son kişiliğiyle beraber olmuş oldu. CCG'de çalışmasının sebebine gelirsek, Arima'nın kendisi. Gene nasıl olduysa Kaneki (ya da Sasaki, yepyeni bir karakter olması çok sinir bozucu) Arima'yı babası gibi kabul ediyor. Gerçekten hiç ısınamadım. Zaten başta Kaneki olup olmadığından bile emin olmuyorsunuz, geçen haftalarda ortaya çıktı Kaneki olduğu. Ondan sonra okumaya başladım ama eski tadını vermiyor. Hide ortada yok, Tsukiyama yok.

Ishida Sui animenin ikinci sezonunu tekrar yazmış, yani orijinal bir hikaye olacak, mangayı takip etmeyecek. Ne kadar kötü olabilir ki diyordum ta ki şu afişi görene kadar:


Bu sefer kim ölüyor?! :@

Olaylar üzerinde değil de, Kaneki üzerinde çok durduğum için çok kabaca bahsetmiş oldum. Son olarak, Tokyo Ghoul çizimleri olsun konusu olsun epik bir manga (Tsukiyama!!!). Keşke unutsam da aynı heyecanla baştan okusam.

Ufak notlar;

Kafka'nın Dönüşüm'üne gönderme vardı: 
Kaneki'nin gördüğü işkenceden sonra her kagune çıkarışında giderek çıyana benzemesi (kırkayağın çok daha hızlısı, ıslak görünümlüsü ve çirkini) ve zihinsel olarak da durumunun giderek kötüleşmesi. Kaneki'nin en sevdiği yazarın da buna benzer bir romanı vardı, asıl aranan tek gözlü ghoulun da o olduğu ortaya çıkıyordu.

Tarot kartlarıyla ilgili bir durum vardı!
Ishida Sui bazı sahnelerde ipucu niyetine roma rakamları sıkıştırıyordu, mesela zemindeki kan roma rakamıyla "13" şeklini alıyordu (çok dikkatli olmadığınız sürece fark etmiyorsunuz, 13 numara tarot kartlarında ölümü temsil ediyor). Bir sonraki bölümde/bölümlerde o karakter ölüyordu, gibi.

"Kemiklerinin 103 tanesini kırmaya başlayacağım."
Kaneki'nin Ayato'nun kemiklerini, her kemiğin tek tek Latincesini söylerek kırdığı bir sahne vardı ki ımmm bence Kaneki orada çok karizmatikti. sori.

Kaneki aslında her bölümde karizmatikti ve bu saçmalıkların hiçbirini hak etmemişti.